Orijinal hikâyesi Güneş Çelikcan, genel hikâyesi Ayşıl Akşehirli ve senaryosu Yeşim Aslan’a ait olan TRT uluslararası dijital platformu Tabii’ye özel 8 bölüm olarak hazırlanan bilim-kurgu dizisi, “Derin Mor”, güneşte yaşanan bir dizi patlama sonrası elektrik sisteminin çöktüğü, kaosun baş gösterdiği bir dünyada hayatı başarısızlıklarla dolu bir babanın hiç tanımadığı bir grup insanla çıktığı yolculuğu konu ediniyor. Dizi, izleyicilere bir distopya dünyasının zorluklarına ve insanların hayatta kalma mücadelesine odaklanırken, aynı zamanda karakterlerin kişisel gelişimlerini ve aralarındaki ilişkileri de gözler önüne seriyor. Yapımcılığını Merve Zorlu ve Güneş Çelikcan’ın paylaştığı dizinin yönetmen koltuğunda Mahmut Fazıl Coşkun otururken, görüntü yönetmenliğini ise Florent Herry üstleniyor. Başrollerde Deniz Celiloğlu’nun yanı sıra Nilperi Şahinkaya, Murat Kılıç, Zümre Ertürk, Arın Kuşaksızoğlu ve İncinur Daşdemir gibi isimler yer alıyor. TRT uluslararası dijital platformu Tabii’ye özel 8 bölüm olarak hazırlanan orijinal dizi, tüm bölümleriyle geçtiğimiz hafta platformun internet sitesi ve uygulamasında ücretsiz izlenmeye başlandı. Yeni Şafak Pazar olarak; dizinin yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun, Arif karakterini canlandıran Deniz Celiloğlu ve Ayşe rolünü canlandıran Zümre Ertürk ile konuştuk.
Yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun, “Derin Mor benim yönetmenliğini yaptığım ilk dizi” ifadelerini kullanıyor. Derin Mor dizisinin gerçekçi bir felaket filmi olduğunu dile getiren Coşkun, “Hikaye, son derece orta sınıf bir sitede başlıyor. Değişik sınıflardan, ayrı ayı sorunları olan insanların hayatta kalması hikayesi. Karakterlerimiz dizi boyunca zorlu bir yolculuğa çıkıyorlar, sonunda neredeyse maddi hiç bir şeyin öneminin kalmadığı bir dünyada ancak birbirlerine dayanarak ve aile olmayı başararak hayatta kalabileceklerini öğreniyorlar” şeklinde diziyi anlatıyor. “Çocuklar için de yetişkinler için de çok değerli mesajlar olduğunu düşünüyorum” diyen Coşkun, “Orta yaşlı biri olarak teknolojinin bu denli hayatımızı ele geçirmediği bir dönemde büyümüş olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Maalesef bugünün çocukları böyle bir dünyayı hayal bile edemiyorlar belki de. Teknoloji bağımlılığının hepimiz için büyük bir tehlike olduğunu düşünüyorum. Derin Mor, bize aslında elektrikli aletler olmadan da hayatta kalmanın mümkün olduğunu söylüyor bana göre ve ayrıca kaybettiğimiz değerleri hatırlatıyor” ifadelerini kullanıyor.
Çekimlerin ve hazırlığın 6 aylık bir süreye yayıldığını söyleyen Coşkun, bazı sahneleri gerçek mekanlarda, bazı sahneleri de stüdyoda çektiklerini dile getiriyor. Coşkun, “Bilim danışmanımız Erkcan Özcan senaryonun çekimlerin gerçekçiliği konusunda her zaman yanımızda oldu. Kendisiyle ön gösterimde yan yana oturduk, gösterim sonunda bana dizide gerçekleşen felaketin ve peşinden gelen olayların gerçeğe son derece uygun olduğunu söyledi” ifadelerini sözlerine ekliyor.
Arif rolünü canlandıran Deniz Celiloğlu, “Arif bir aile babası. 8 yaşında bir kızı var. Adı Ela. Arif yetenekli, nazik, yardımsever, kendini iyi yetiştirmiş bir insan. Fakat son yıllarda, işiyle ilgili yaşadığı sıkıntılar yüzünden psikolojisi bozulmuş, depresyonda. Kendisini başarısız, işe yaramaz hissediyor. Karısı ve kızının gözünde eski saygınlığını yitirdiğini düşünüyor. Arif’in özündeki yetenekleri hatırlaması gerekli. Hiç beklenmeyen ve aniden ortaya çıkan bir felaket, Arif’in kendisinin bile fark etmediği bazı yeteneklerini, karanlıkta kalmış özelliklerini ortaya çıkarıyor yavaş yavaş. İnsanın kendini tanıması, neler yapabildiğini ve hayatta ne istediğini öğrenmesi için bazan felaketlere ihtiyacı var belki de. Arif de kaderini yeniden çizme şansını yakalayacak” sözleriyle canlandırdığı karakteri anlatıyor.
Derin Mor dizisinin distopik bir macera dizisi olduğunu belirten Celioğlu, Aaksiyon ve macera sahneleri çok olduğu için heyecanlı ve yorucu geçtiğini söylüyor. “Dizi çocukluk hayallerimi gerçekleştiriyor” diyen Celiloğlu, “Ben küçük bir çocukken distopya türüne karşı büyük bir heyecan ve merak duyardım. Her defasında kendimi o dünyaların içinde canlandırır, bundan çok büyük bir keyif alırdım. Tabii ki gerçeği çok daha korkunç ve belki de içinde olmak istemeyeceğimiz bir şeydir, bunun da farkındaydım ama çocuk aklımla o hikâyeler beni çok etkiler, heyecanlandırır, dünyayı ya da sevdiklerini kurtaran kahramanlara ve başından geçen maceralara çok özenirdim. Ben de kahraman olmak isterdim. İşte şimdi bu dizide ben de kahraman oldum” şeklinde dile getiriyor.
*Ayşe karakterini canlandıran Zümre Ertürk ise “Ayşe çok zengin olmayan orta halli bir ailenin kızı” ifadelerini kullanıyor. Rolüne nasıl hazırlandığını da şu sözlerle anlatıyor: “Ayşe hamile bir kadını oynadığı için öncelikle psikolojik ve fiziki olarak hayal ettim karakteri. (Distopik bir hikayede hamile bir kadın olmak) Düşündüğüm şey bedenimde bir canlı taşıyor olmam ve bir küresel felaketin ortasında bu bebeği dünyaya getirme mücadelesi ve sorumluluğu oldu. Bilinçaltı bir süreçle eşdeğer giden bir hazırlık oldu benim için. Daha çok düşünerek bazen izleyerek geçirdim.” Ayşe karakteriyle en büyük ortak noktasının “Kendi ayaklarımızın üstünde duruyor olmamız” sözleriyle açıklayan Ertürk, “Öyle pek yardım beklemeden kimseden kendi işimizi kendi başımıza hallediyor olmamız, vicdanlı oluşumuz, mücadeleden vazgeçmeden bildiği yoldan yürümemiz inatla, biraz da tabi sivri dilli olması” şeklinde ekliyor. Çekimlerin güzel geçtiğini anlatan Ertürk, “Bazen mevsimsel zorluklarımız oldu. Epey bir yağmur ve rüzgara maruz kaldık ama onlar da zaten dizinin atmosferine uygun olarak adeta doğal bir efekt duygusu kattı” diyor. En çok duygulandığı sahnenin bebeğini kucağına aldığı sahne olduğunu söyleyen Ertürk, “Yeni bir umut kucaklıyormuşum gibi hissettirdi” ifadelerini kullanıyor.